19 Ağustos 2011 Cuma

Gitmek fiili hiç bu kadar anlamlı olmamıştı

Hayal ettiğim gün geldi çattı işte. İstanbul'da son gecemi yaşıyorum. Yarın sabah 11.00'de uçağım kalkıyor. Tabi hayal kurarken tam da böyle gerçekleşmiyordu her şey. Bu geceye dair söyleyeceğim çok şey vardı ama hepsini unuttum. Beni her zaman sadakatle ince gösteren aynamı, okunmaktan sayfaları ayrılmış ya da hala okunmayı bekleyen kitaplarımı, Beyoğlu'nu, son gecede beni telefon yağmuruna tutan arkadaşlarımı ve normalde her gün kavga etmemize rağmen şuan onlarsız yaşamayacağımı düşündüğüm ailemi bırakıp gidiyorum yarın sabah.

Yanıma aldığım şeyler de var tabi, güzel defterlerim var mesela, anılarımı yazayım diye alınan. Karnım ağrır diye bana alınmış rengarenk bir termoforum, renkli kalemlerim, ellerimi soğuk memleketlerde sıcak tutayım diye alınan ısıtma yastıkları, sabah aniden kargoyla gelen ve beni ağlatan paketim ve The Smiths albümüm var. Yeni Türkü koleksiyon albümümü bile sığdırdım fıstık yeşili bavuluma. Bir de fotoğraf makinemi alıyorum tabi, yabancı memleketlerde güzel fotoğraflar çekeyim diye.

Korkularım da var tabi yanımda götürdüğüm. Zaten iki gün önce, beş yıldır kurduğum tüm argümanlarımı çürütürcesine "Acaba Türkiye'de kalıp tıp mı okusaydım?" sorusunu bana sorduran, büyük ihtimalle beni bu gece uyutmayacak olan korkularım. Oraya yerleşince geçeceklerini umuyorum tabi ki.

Merak etmeyin korkuyorum diye ama. Geleceğe dair heyecanlı ve umutluyum çünkü. Burada bıraktığım bilgisayarımda kaydedilmiş şifrelerimi sildim dün, hayalini kurduğum yepyeni başlangıçlara gidiyorum. Güzel dersler alırım, güzel yerler görürüm, güzel insanlar tanırım diye mutlu oluyorum. Bir yandan da klasik bir babaanne duasını ediyorum içimden: "Umarım karşıma güzel insanlar çıkar."

Aylardır hem mutlu hem de mutsuz anlarımda öksüz bıraktığım bu blog'u havaalanına yola çıkmadan tam 7 saat önce yazıyorum. bunu yapıyor olmamın bir sebebi de eğer hala buralarda bir şeyler yazan bir Sophie olduğunu düşünüyorsanız hayal kırıklığına uğramayın, uzun süre görüşemesek de hayatımdan haberdar olun, ben de bu en az dört yıl sürecek maceramı kayıt altına alayım diye.

Ben buraya tekrar bir şeyler yazana kadar (umuyorum ki bu oraya varınca gerçekleşecek) kendinize iyi bakın ve beni özleyin olur mu?