15 Şubat 2011 Salı

Özgürlük!

Evet, artık özgür bir kızım. Bana zamanında Santana konserinde 'Sende bir özgür kız havası var' diyen arkadaşa da haber eyleyin, artık lakabımın hakkını vererek yaşamaya hazırım. Bu blog benim melankolik hallerimden az çekmedi, dontcopy çok haklı. Artık bir özgürlük yazısının da vakti gelmişti.

Ne mi yaptım? Evet, öncelikle haber vermekten onur ve gurur duyarım ki BAŞVURULARIM BİTTİ! İki senedir o karanlık ağır derslerle ve abuk subuk amerikan sistemi sınavlarla ve de daha sonra binlerce kendimi anlattığım essay ve paragraf yazdıktan sonra, okula gitmenin sadece öğrenme isteğimi tatmin ettiği günleri yaşıyorum.

Öncelikle yemek pişirme ve ehliyetin vakti geldi de geçiyor bile arkadaşım! Geçen gün bu emellerime ulaşmak için sıfırdan seviye atlayarak bayağı bayağı kalamar pişirdim, sosunu da yaptım ve yaptıklarımla ev ahalesini doyurdum. Daha da iyi haber şu ki, hayır, zehirlenmediler! Mutfak sanatları akademisinin o mükemmel kurslarına katılmadan önce evde patates ve soğan doğrama, kek yapma, pratik ev yemekleri gibi el çabukluğu kazandıran ve yalnız kaldığımda ölmemi engelleyecek bilimum yetenekleri edinmekle başladım bu işe. Ondan sonra gelsin İtalyan Mutfağı, gitsin sushiler, tapaslar! Size de yapar getiririm artık.

Sonracığıma, ehliyet sınavı nisanda, onu beklemem gerekiyor çünkü ne yaparsanız yapın öğrenci psikolojisi değişmiyor arkadaşlar. Ben bu yaşıma geldim- üstelik çalışmayı da severim, erinmem- hala bütün işlerimi son dakikaya bırakıyorum ve bu yüzden yıllardır annemin dırdırına maruz kalıyorum. (Bkz. bugün gönderilen/gönderilemeyen burs formları)

Asıl önemli kısım da bunca yıldır okuyamadığım bütün kitapları okuma, izleyemediğim bütün filmleri izleme projesine giriştim ve evde seferberlik başlattım. Angie'nin iki sene önce önerdiği ve o günden itibaren benim de baş müşterisi olduğum filmci sayesinde fark ettim ki epey geniş bir film koleksiyonum olmuş. Bunlardan izlemediğim yaklaşık 15 tanesini izledikten sonra, hemen filmciye koşula, 12 film daha alına. Ha bu arada, !f istanbul'dan Utopia in 4 Movements adlı film/canlıgösterimsi olaya bilet aldım ve gerçekten çok merak ediyorum. Özellikle de Thomas More'un Utopia'sını, Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık'ını ve en meşhur dystopia'ları okuduktan sonra.

Neyse şimdilik bu kadar, yakında doğup büyüdüğüm şehre bir haftalık yolculuğum, babaannemin evi ve tatile dair yeni yazılarla geliciğim inşallah.

Beni özlemişsinizdir umarım

3 yorum: