3 Eylül 2011 Cumartesi

   Bu gece tam iki hafta oldu geleli, az once fark ettim. Taslaklarimda baslayip yarim biraktigim bir suru yazi var, nasil anlatsam nereden baslasam gercekten bilemiyorum, soyleyecek o kadar sey var ki.
 
   Hayati boyunca ozgurlugu icin savasan ben, sonunda var oldugundan haberim bile olmayan sonsuz ozgurluge kavustum. (Klavyem icin uzgunum bu arada, buna kisa zamanda bir cozum bulmam gerekecek)
Bu ozgurluk beni hem sasirtti, hem mutlu etti hem de bocalamama sebep oldu ne yalan soyleyeyim. Baska bir ulkede, bambaska insanlarin arasinda, baska bir dilde konusurken aslinda istedigim anda baska birine donusebilecegimi fark ettim. Peki bunu istiyor muydum? Pink Floyd'u degil Dubstep muzigi sevebilirdim mesela, her gece frat partilerine giden ya da her gece kutuphanede sabahlayan biri olabilirdim, odamda kalmayi secebilirdim, Old Campus'in ortasinda daha gecen gun tanistigim insanlarla Bohemian Rhapsody'i soylemeyebilirdim,  Selen degil de Julia olabilirdim yani, oncesinde dusunseydim belki boyle olmayi secer miydim bilmiyorum. Ama kivircik kucuk kiz olmaya alistim birakamiyorum sanirim.

   Kafami kurcalayan bir de gelecege dair planlarim oldu tabi. Cocuklugumdan beri kafamda gelecege dair planlar vardi, buraya gelmeden alacagim dersleri secmistim bile. Buraya adim attigim anda kafamdaki butun planlar dagildi, Ispanyolcayla Fransizca arasinda kararsiz kalmisken simdi yepyeni bir dile baslamak var kafamda. Hayatimi laboratuvarda gecirmek istiyor muyum diye dusunuyorum hala. Buradaki herkes bir seylerde inanilmaz iyi, 8 dil konusan var, 5 enstruman calan var, benden beter random singer'lar var.

  Dersler hafiften basladi, etrafimdaki insanlari, girdigim siniflari, profesorleri gordukce hala burada olduguma inanamiyorum. Her gun yepyeni insanlarla tanisiyorum, Asyalilarin isimlerini okuyamiyor hep karistiriyorum ama CIP deneyimlerim sagolsun isim ezberlemede iyiyim. Kampuste yolumu bulmayi da ogrendim, kisa vadeli hedefim New Haven'daki en guzel restoranlara gidip en guzel yemekleri denemek, listem hazir bile.

  Oda arkadaslarim ne kadar 'weirdo' oldugumu anladilar bile. Suitimde yan odada kalan Asya-Kalifornyali arkadasimla az once Serdar Ortac dinleyip dans ettik ve ona yeni gelinle kaynana nasil dans eder onu gosterdim. Bana 'sebebi cok' ne demek diye sordu:) Tahmin ettigimden daha fazla ilgililer dunyaya ve Turkiye'ye karsi ve bir suru sey biliyorlar. 8 dil bilen cocuk bana Turkcede eklerin kelimenin son hecesine gore degismesini cok ilginc buldugunu soyledi. Kafamizdaki Amerikali tipleri de aynen buradalar, en tipikleri de Amerikan futbolu oynayan cocuklar, hepsi dev, kendi aralarinda cok eglenen baskalarini ezen tipler. Onlari gorunce kendimi Glee'de zannediyorum.

   Simdilik benden bu kadar. Ne edebi, ne komik ne de duzenli bir yazi oldu farkindayim ama buraya bir seyler yazmak zorundaydim. Hepinizi optum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder