22 Ağustos 2010 Pazar

3

   Geçenlerde No Rezervations ve Soul Kitchen'ı (Birol Ünel çok çok başarılı burada) izledikten sonra, kardeşimin canı çekince, annemle ani bir kararla pizza yapmaya başladık.

   Annem hamurunu hazırlarken, bana da binlerce sosis, salam, sucuk ve jambon dilimi yapmak düştü. Ama halimden memnunum, incecik sosis dilimlerim yine tarafımdan epey övgü aldı. Domatesleri de bir güzel soyup doğradım, mısırın konservesini açtım (!) ve en zor kısmı olan zeytinlerin çekirdeklerini çıkarıp halka halka doğrama görevini üstlendim. Matematik problemlerini çabucak çözen kafam, zeytinleri hem yarıp çekirdeklerini çıkarıp, hem de nasıl halka halka doğrayacağımı algılayamadı. Ben ortadan zeytinin karnını yardığımdan sonra onların halka şeklini alması imkansızdı çünkü. Neyse ki annem imdadıma yetişti de daha fazla rezil olmaktan kurtuldum. Tam bu sırada İskenderun kahvaltılarında nasıl salatalık soyma özürlü olduğumu, Ally'nin ilk günlerde yardımıma koştuğunu ve haftanın sonunda ise C. ile bu konuda yarışabilecek duruma geldiğimi hatırladım. Çalışan kazanır arkadaşım.

   Malzeme konusunda tek eksiğimiz mantardı. Ben de çok severim mantarı, bir etobur olarak mantar benim için en az Sezar Salata'nın içindeki tavuk kadar değerlidir. Bir dahaki sefere mantarlı da yaparız inşallah.

  Annemle kavga etmeden geçirdiğim en uzun zaman dilimlerinden biri olarak tarihe geçti bu da. Türk işi pizzamız da hazır olmak üzere.

   Belki de mutfakta daha fazla vakit geçirmeliyim.
   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder