21 Şubat 2010 Pazar

"I'm from the apple pie in the oven."

9. sınıfta non-fiction dersi için yazdığım Where I'm From şiiri böyle başlar. "Filling the burrow with a red smell." diye devam eder satırlarca. İçimi döküp, nerden geldiğimi hatırlamamı sağlamış bir şiirdir, Mr. Becker'a ne kadar teşekkür etsem azdır bu yüzden. Nerden aklına geldi diyeceksiniz şimdi. Bugün mutfağa girip elmalı pay yaptım da ondan. Mutfaktaki ilk yumurta ve salata ötesi deneyimlerimden biriydi- evet itiraf ediyorum bu konuda biraz yeteneksizim, sanki mutfağa girince bir ses bana 'geri dön' diyor ve ben de o sesi dinliyorum. Az önce de iki dilim yedim ama , hem de soğumasını beklemeden. Ne de olsa ilk sanat eserim.

Elmalı pay dedim de aklıma geldi. Pushing Daisies diye bir dizi vardı, hiç sürekli takip etmedim ama yakaladığımda çok mutlu ederdi beni. Alice Harikalar Diyarında'yı ve The Fall'u hatırlatırdı bana. Zaten başrolünde, aynı zamanda The Fall'un başrolünde oynayan Lee Pace'in oynamasına şaşmamak gerekir bu yüzden. Renkler, fantastik karakterler ve Ned'in Pie Hole adlı binbir çeşit turta yapan pastaneye sahip olması ve ölüleri sadece bir dakikalığına hayata geri döndürebilme yeteneği ve bu yüzden sevdiği kadına asla dokunamayacak olması güldürür beni. İçinde yaşamak istediğim dizilerdendir; absürd, fantastik, kaotik, trajikomik ama mutlu.

"Everything we do is a choice. Oatmeal or cereal. Highway or side streets. Kiss her or keep her. We make choices and we live with the consequences. If someone gets hurt along the way we ask for forgiveness. It's the best anyone can do."

1 yorum: